8 Ocak 2011 Cumartesi

kız bana küstü

Yaşadığı ayrılık sonrası bir arkadaşıma "yapabileceğimiz bir şey var mı, hacı?" yerine "bu süreçte senin yanında yeterince yer alamıyoruz, umarım bizi bağışlarsın." demiştim, aniden bastıran ingiliz soyluluğumla. Amacım, ne yaşadığın şeyi tam olarak anlayabiliriz ne buna bir çare bulabiliriz ama, yanında olmak isteğimizi kabul buyur demekti yalnızca. Şairane bir üslup.

Kız bana küstü, bir de en kötü anımda yanımda yer almadığınızı kabul mu ediyorsunuz yani diye. Bunu bir itiraf sandı. Artık iki şeyle birlikte mücadele edecektim: acının yüzdesel paylaşım imkanı ile karşıdakinin lafı anlama lokasyonu. Acını anlamamız teknik olarak mümkün değil dedim, üsteledim. Biz ne dersek diyelim, sen o şeyi hissedeceksin. Hem kim böyle bir durumda kendini ele verir ki? Umrumuzda değilsin diyecek kadar açık sözlüysem bile bunu tak diye söyleyecek kadar aptal değilimdir herhalde.

Ve aptalım. Düşündüğüm her şeyi olduğu gibi söylediğim için koca bir aptalım. -vergisini ödeyen bir amerikan vatandaşının yanlış yere tutuklandığı o andaki çaresizliğine bürün-

İyi şeyler söyleyecekken altında kaldığım başka bir mevzu...

Gereksiz sır verilmesine dayanamıyorum: Sana söyleyeceğim şeyi şu kişi bilmesin. Şunlar bunlar biliyor ama, o bilmesin. Ben de bilmeyim o zaman. Sır değil bu. Olsa olsa "gerçek kaçakçılığı" ya da "beyaz yalan ticareti"... Bu çerçevede benimle paylaşılan bir bilgiye itiraz ettim. Bu saklanılacak bir husus gibi gelmedi bana, hele ki x'in bilmemesini gerektirecek hiçbir neden yok, dedim. Neden sınır koyuyorsunuz muhabbetin serbest dolaşımına? Beni mi deniyorsunuz? Adam mı seçiyorsunuz? Böyle daha lezzetli oluyor değil mi? Daha çok yakınlaşıyoruz. Hee.

Şimdilik bilmesin, dediler. Şimdilik. Sonra o da öğrenecek, çünkü öğrenmemesini gerektirecek hiçbir şey yok. Açıkçası bu bilgiyi x benden daha çok hak ediyor, dedim. Ben öğrendiğime bile şaşırmamışken onun merakla beklediği bu gelişmeden bihaber tutulması adil değil. Ben unutayım, o bilsin, dedim.

Kız bana küstü. Ben onun verdiği bilgiler karşısında nasıl olur da heyecan duymazmışım? Açıklayacağım husus sayısı bini aştı. Hiçbir şekilde anlatamıyorum değil mi? Sıradan bir muhabbetin allanıp pullanarak başkalaşacağını sanmanız karşısında varsa bir heyecan, duyamıyorum evet. Fısıltı halinde duyduğum şeyler hayat ritmimi bozmuyor. Hiçbir şey beni gizem yaratma çabanız kadar şaşırtmıyor çünkü.

O kadar yorucu ki, ben öyle demek istemedim demek. Hadi ben anlatamıyorum, bari sen anla. Yok. İkisi de olmayınca mecbur kaldığım şey içime sinmese de kafamı dinlendiriyor: Ben bu küslüklerin önünü almak için daha az düşünüp daha çok konuşur oldum. Geri plana hiç girmiyorum. Onlar ana yemeği hazırlarken laf salatası yapıyorum sadece.

Kız benle konuşuyor şimdi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder